7 Ocak 2015 Çarşamba

ANILARDA YOLCULUK VE KIZILTOPRAK KENT SİNEMASI … “KELEBEKLER GİBİ” YIL 1970 KENT OYUNCULARI … “KELEBEKLER ÖZGÜRDÜR” YIL 1982 VE 1999 YEDİTEPE OYUNCULARI … BİR ÖZÜR BORCUM VAR …“KELEBEKLER ÖZGÜRDÜR” 2014-2015 TİYATRO AK’LA KARA… FUAYE SOHBETLERİ VE NEDRET GÜVENÇ İLE YILDIRAY ŞAHİNLER … TİYATRO CANİKO VE İÇİMDEKİ DÜŞMAN-LEKE…


ANILARDA YOLCULUK VE KIZILTOPRAK KENT SİNEMASI … “KELEBEKLER GİBİ” YIL 1970 KENT OYUNCULARI … “KELEBEKLER ÖZGÜRDÜR” YIL  1982 VE 1999 YEDİTEPE OYUNCULARI … BİR ÖZÜR BORCUM VAR …“KELEBEKLER ÖZGÜRDÜR” 2014-2015 TİYATRO AK’LA KARA… FUAYE SOHBETLERİ VE NEDRET GÜVENÇ İLE YILDIRAY ŞAHİNLER … TİYATRO CANİKO VE "İÇİMDEKİ DÜŞMAN-LEKE"…

 


Yıl 1970… Kızıltoprak Kent Sineması… Ne kadar güzel bir sinemaydı. Fuayesinde travertenlerden esinlenerek yapıldığını düşündüğüm suyun akışının eksik olmadığı büyük bir dekorasyon vardı. Su sesinin eksik olmaması bana Topkapı Sarayı Harem Dairesi’ndeki suyun önemini anımsatmıştır hep. Ne kadar hoş bir yerdi, tüm anılarımdaki filmlerin ve Pazartesi veya Salı geceleri turneye gelen özel tiyatroların ruhumu kalbimi beslediği çok az sayıdaki yerlerden birisiydi. Kuyruklar oluşurdu bilet almak için. Tıpkı Suadiye Atlantik Sineması ve Küçükyalı Sinema 63 gibi ailemizden bir parçaydı. Esas konuma geçmeden aklıma takılan bir probleme dikkat çekmem  gerekiyor. Yanılmıyorsam geçmişte çıkan inşaat ile ilgili kurallar gereği:  “Eğer bir bina yıkılacaksa ve yerine bir apartman yapılacaksa eskiden o binada bir tiyatro veya sinema salonu varsa yeni yapılan binada da aynı şekilde bir tiyatro ya da sinema salonu yer alacaktır.” gibi bir kural vardı. Kent Sineması, Sinema 63, Sunar Sineması ve Tiyatrosu, Kadıköy İl Tiyatrosu (Sezer Sezin - Üner İlsever Tiyatrosu ve Tevfik Gelenbe Tiyatrosu’nun perde açtıkları salon) çoktan yıkıldılar yeni binalar yapıldı ama o binalar içinde bir tiyatro salonu veya bir sinema salonu arıyorum ama yok ne yazık ki yok. Anılar beni rahat bırakın…   



Yıl 1970 diyerek başladım söze… Kent Oyuncuları yeni bir oyunla karşımızdaydı. “Kelebekler Gibi” oyununda Ali Z. Oraloğlu’nun 30 Nisan 1970 tarihli Milliyet Gazetesi Sahife 5’de yazdığı gibi “Yıldızlar, Müşfikler, Şükranlar, Kamranlar oynamıyorlar. İçlerinde Pekcan Koşar’ı saymazsak kadro tamamen gençlerden kurulu. Böyle olmasına rağmen “Kelebekler Gibi” de başta Pekcan Koşar olmak üzere Meral Köylü ile Güler-Servet Kıpçak hiç de tiyatrolarının aslarını aratmıyorlar. Aratmamak ne demek?  Kendilerini ayakta alkışlatıyorlar. Bravo doğrusu…”  Unutulmaz bir oyundu…


Yıl 1982… Hadi Çaman Yeditepe Oyuncuları kuruluşu… İlk  oyunları “Kelebekler Özgürdür”. Muhteşem bir yorumdu. Oyunla ilgili tiyatronline arşivinde bulduğum bir yazı ilgimi çekti.  Seval Deniz K. imzalı yazıdan bir iki cümleyi yazıma eklemek istedim :

 Jale - (sözünü sakınmayan bir patavatsızlıkla sorar) Homoseksüel misin?
Can - (gülerek bütün samimiyetiyle yanıtlar.) Hayır, sadece körüm.


    İşte bu kadarı yetti. Oyuna aşık olmamıza ve ruhumuza sonsuza kadar kazınması için bu kadar kısa bir replik yetivermişti.”
 
 

Oyunda kullanılan şarkının  bestecisi Bora Ayanoğlu, şarkı sözleri ise Çiğdem Talu’ya aitti.

“Ya mevsiminde bir çiçeğin, ya pembesinde,
Bazen de bir söğüt dalının serin gölgesinde,
Yaşa dostum gönlünce, ömrünün keyfini sür,
İnsanlar değilse de, kelebekler özgürdür.
Ya sabahında baharın, ya gecesinde,
Bazen de bir çığ damlasının, yalın gerçeğinde,
Yaşa dostum dünyayı, ömrünün keyfini sür,
İnsanlar değilse de, kelebekler özgürdür.
Ya düşlerinde bir çocuğun, ya sevgisinde,
Bazen de yaşlı bir ozanın, iki dizesinde,
Ara dostum dünyayı, ömrünün keyfini sür,
İnsanlar değilse de, kelebekler özgürdür.
Ara dostum dünyayı, ömrünün keyfini sür,
İnsanlar değilse de, kelebekler özgürdür...”

Oyunda  Hadi Çaman, Füsun Önal, Suna Selen ve Yüksel Gözen muhteşem bir performans sergilemişlerdi. Füsun Önal’ın tiyatro sahnelerinde yıldız gibi parladığı silsilenin ilk adımıydı.

Yıl 1999… Hadi Çaman Yeditepe Oyuncuları… Tolga Çevik, Sevinç Erbulak, Hadi Çaman, Füsun Erbulak, Recep Yener roller paylaştılar. Müzik Çiğdem Talu ve Özer Atik. Yeditepe Oyuncuları her iki versionunda da dekorlar Osman Şengezer’e aitti.
Yıl 2014-2015 … Tiyatro Ak’la Kara… “Kelebekler Özgürdür” oyununu anlatmaya başlamadan söylemek istediğim bir nokta var. Bir özür borcum var iki kişiye. Sevgili Kerem Kobanbay ve Sevgili Savaş Özdural sizlere bir özür borcum var. Her ikinizden de ayrı ayrı özür dilerim. Ben Tiyatro Ak’la Kara’yı ilk kez bu sezon izledim. Neler kaçırdığımı düşünemiyorum bile… Nedenini kafamda çözmeye çalıştım bu yazıyı yazmadan. Belki de Selçuk Uluergüven döneminde sahibi bulunduğum Tiyatro Caniko yerleşik sahne olarak o salonu kullanıyordu… Belki de daha da öncelere gidersek restore edilmeden önce ustalarım Nisa Serezli ve Tolga Aşkıner o salonda seyircilerine ulaşıyorlardı. Konumuza dönersek tekrar tekrar özür dileyerek başarılarınızın devamını dilerim. Yolunuz açık olsun sevgili kardeşlerim Kerem Kobanbay ve Savaş Özdural, bundan sonra tüm oyunlarınızı kaçırmadan izleyeceğim.
 Gelelim oyunumuza; Özgün metni “Butterflies are Free” (Kelebekler Özgürdür)olan eser, bir avukatın gerçek yaşam öyküsüne dayanan popüler bir sahne oyunu. Filme de çekilen “Kelebekler Özgürdür”, kör bir adamın kendisi olmayı öğrenme sürecinde yaşadıklarını anlatır. Bu konuda en büyük yardımı ise uçuk, kaçık bir hippi kızdan alır. Öte yandan, kendisini ısrarla “hayattan korumaya” çalışan annesine karşı da bir mücadele vermek zorundadır. Filmde, şirin, patavatsız “çatlağı” Goldie Hawn oynamıştı.
 


    Öyküsünü Leonard Gershe'nin kaleme aldığı, 1969 yılında Broadway'da müzikal olarak sahnelenen “Butterflies are Free” gördüğü büyük ilgi üzerine 1972 yılında sinemaya aktarıldı. Başrollerini Goldie Hawn ve Edward Albert'in paylaştığı filmde, doğuştan kör olan Don'un rüştünü yeni ispatlamış olan genç oyuncu hippi kız Jill ile yeniden hayatı öğrenmesi, kendisi olması, kimliğini keşfetmesi anlatılıyordu. Kapı komşusu Jill ile bir aşk yaşayan Don gerçek özgürlüğü kendisine kol kanat geren annesinden uzakta, San Fransisco'da izbe bir apartman dairesinde bulacaktır. Anne Mrs. Baker rolünü oynayan oyuncu Eileen Heckart hem oyunda hem de filmde rol aldı. Anne rolü ile 1973'de “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar”ını kazandı. Müzikleri Bob Alcivar bestelediği oyunda, müziklerin sözlerine ise Randy Mc Neill imzasını atmıştı.


Yıllar sonra salona ilk kez gittiğim için fark ettiğim değişiklikler var. Maddi ve manevi çok büyük masraflar yapılarak salon baştan sona yenilenmiş. Sahne kısımındaki değişiklik bana farklı geldi ama tabii ki Sevgili Kerem ve Savaş’ın vardır bir bildikleri. Lise tiyatrosundan beri sanatsal birlikteliği olan bu iki çılgını yürekten kutluyorum. Son yirmi beş yıldır gençlik ve lise tiyatrolarını takip eden bir ağabeyleri olarak bu iki çılgını o günlerden de hatırlıyorum. Hatırlayacağımı tahmin ettiklerini sanmıyorum ama o günlerden bu güne tiyatro aşklarını, rüyalarını gerçekleştirmelerini avuçlarım kızarıncaya kadar ayakta alkışlıyorum.  


Oyunculara gelince; Kerem Kobanbay tek kelimeyle muhteşemdi. Gala gecesi Kerem Kobanbay iki kişiyi sahneye davet etti. Görme engelli bir çift sahnedeydi. Ciddi, disiplinli, görevine aşık Kerem Kobanbay üç ayını bu aile ile yaşadığını anlattı. Sevgili Kerem Kobanbay, yukarıda yazdığım tüm versionlarda tüm oyuncular ellerinden geleni yaptılar eminim ama siz bana alnınızdaki ışığı hissettirdiniz. Başınızda sanki bir hare vardı. Sayın Bedia Ener Öztep ile olan sahnelerinizle Sayın Buket Dereoğlu ile olan sahnelerinizdeki duygu farklılığını verirken o kadar etkilendim ki anlatamam. O kadar çok çalışılmış ve oya gibi işlenmiş ki anlatılamaz izlenmesi yani yaşanması gerekir. Diğer yazılarımda olduğu gibi gelecekte size hayal ettiğim rolleri yazmak isterim. “Karar Kimin-Brian Clark“ “Akvaryum-Aldo Nicolai”.


Buket Dereoğlu’na gelince; yıllardır kendisinin başarılarını izleyen bir büyüğü olarak bana göre hayatının rolünü oynuyor. Oyuna gelirken kafamda acabalarım vardı bu rol için. Daha önce izlediğim Meral Köylü, Füsun Önal ve Sevinç Erbulak yorumları her biri ayrı tarzdaydı ve kendi dönemlerine göre mükemmeldiler. Özellikle Füsun Önal’ın yorumu kendine has ve büyük bir virtuoziteydi. Buket Dereoğlu diğer meslektaşlarından hiç de aşağıda değildi. Hatta benim her zaman söylediğim  “Oyunun yeni versionunu izlerken hep eski yorumlarla mukayese edilir.”cümlem aklıma geldi oyunu ve sevgili Buket Dereoğlu’nu izlerken. Belki de sevgili Kerem Kobanbay ile çok eskiden beri arkadaş oldukları için çok çok başarılıydı. Kutlarım yolunuz açık olsun sevgili Buket Dereoğlu. Size de haddim olmayarak bir oyun önermek isterim. “Pepsie-Pierrette Bruno”  oyunu sizin için çok hoş olabilir.


Bedia Ener Öztep ustamıza gelince tek kelimeyle muhteşem. Yıllardır çok istememize rağmen aynı sahneyi paylaşamadığımız sevgili Bedia Ener Öztep’I sahnede yeniden izlemek çok hoş bir duyguydu. Sahibi olduğum Tiyatro Caniko’nun onuncu yılında “Caniko-Mary Chase” oyununda az kalsın aynı sahneyi paylaşacaktık. Son dakika başka bir şehire taşınması gerektiği için olmadı. Bu oyunda o otoriter annenin kabullenişlerini o kadar güzel yansıttı ki dediğim gibi muhteşemdi. İyi ki varsınız sayın Bedia Ener Öztep, iyi ki sizi sahnede izleyebiliyoruz, daha nice yıllar hep birlikte olabilmek dileğiyle…
Hakan Çeliker’e gelince rolünün gereğini tam anlamıyla yerine getiriyor. Yönetmen Murat Sarı çok özenli ve dikkate değer bir çalışma yapmış, başarılarının devamını dilerim. Yönetmen yardımcıları Şendal Yıldız ve Oğulcan Kayacan’ı da kutlarım. Akın Tezer Tunalı’nın dekor ve kostüm çalışmasına bayıldım. Işık ve Serpil Coşkun kutlarım efendim.  
 Ben bu oyunu gala gecesinde izledim. Oyun sonrasında kulise girdiğimde sevgili Kerem Kobanbay’ın sıcak ilgisini unutamam. Diğer kulise geçip sevgili Bedia Ener Öztep ablamı ziyaret ettiğimde kulisteki tiyatro sahipleri tarafından oyunculara yapılan minik jestler belki herkesin dikkatini çekmemiş olabilir ama benim tarafımdan hemen fark edildi. Kendimi belki kendi tiyatromun kulisinde, belki Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu kulisinde, belki de Dormen Tiyatrosu kulisinde zannettim. Zira yukarıda saydığım kulislerdeki jestler Tiyatro Ak’la Kara da da vardı. İşte dedim gerçekten esaslı bir tiyatro.   
Kısacası bu oyun kaçırılmaz. Mesajımız ise müthiş: “Dünyayı hiç görmemiş birinin gözünden görün.”


20 Aralık 2014 tarihinde Fuaye Sohbetleri’ne gittim...
 
 
Nedret Güvenç ...Kraliçem, Grande Dame, Divam, Ablam Kötü Gün Dostum, herşeyim...
 
 
Yıldıray Şahinler...Keşke kendisini daha önce tanıyabilseydim, hayran olmama rağmen neden o imkanı kendime tanımamışım ve hep kaçmışım benim bazen su yüzüne çıkan mahçubiyetim ya da rahatsız etmemek duygusu... derya deniz bir kültür... benimle benzer kafa yapısı... muhteşem bir söyleşiydi... Ve Arif Akkaya tüm emekleri için Tiyatro aşığı bir ağabeyi olarak teşekkürler...Ebedi kardeşim olarak görüyorum dahi yönetmeni...


Gelelim bu sene 23. Yaşını kutlayacak olan Türkiye’min en uzun soluklu amatör tiyatrosu olan sahibi bulunduğum Tiyatro Caniko’ya. Kültür Bakanlığı  Özel Tiyatrolara Yapılan Devlet Yardımı’na layık görülen Tiyatro Caniko, Gökçe Yaşar’ın yazdığı “İçimdeki Düşman-Leke” oyunu ile Şubat ayında sahne diyecek. Pırıl pırıl genç bir kadro ile çalışmaktayım. Yolumuz açık olsun umarım mahçup olmayız. Bizi izlemeye devam ediniz.

“Sevgi-Saygı-Hoşgörü” felsefem sizinle olsun.

“C’est La Vie !” yani “Hayat Bu !”

07 01 2015

Can Murat Yaşar Şengel

cansengel@hotmail.com   cansengel@gmail.com  canmuratyasarsengel.blogspot.com    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder