27 Kasım 2014 Perşembe

SEVGİLİ ANNECİĞİM 24 KASIM 2014 ÖĞRETMENLER GÜNÜ’NÜZ KUTLU OLSUN, GÖZÜNÜZ ARKADA KALMASIN GENÇLERİMİZ SİZLERİN İZİNDE – GECİKMİŞ BİR YAZI : VAKTİ GELDİ – GÖKHAN ERARSLAN – NAŞİT ÖZCAN AİLEDEN YETENEK – YEŞİM KOÇAK TÜRK TİYATROSUNDA GELECEĞİMİZİN SİMGELERİNDEN BİR LALE – ORHAN HIZLI GEÇMİŞTEN BUGÜNE TEATRAL YAŞANTIMDAKİ HAYRAN OLDUĞUM BİR İDOL- DEJA VU ! – GÖKÇE TUNCER


SEVGİLİ ANNECİĞİM 24 KASIM 2014 ÖĞRETMENLER GÜNÜ’NÜZ KUTLU OLSUN, GÖZÜNÜZ ARKADA KALMASIN GENÇLERİMİZ SİZLERİN İZİNDE – GECİKMİŞ BİR YAZI : VAKTİ GELDİ – GÖKHAN ERARSLAN – NAŞİT ÖZCAN AİLEDEN YETENEK – YEŞİM KOÇAK TÜRK TİYATROSUNDA GELECEĞİMİZİN SİMGELERİNDEN BİR LALE – ORHAN HIZLI GEÇMİŞTEN BUGÜNE TEATRAL YAŞANTIMDAKİ HAYRAN OLDUĞUM BİR İDOL- DEJA VU ! – GÖKÇE TUNCER

 Hayat Öğretmenim ve mesleğimdeki ilk idolüm Sevgili Anneciğim Suhandan Süheyla Şengel'in anısına saygıyla tüm öğretmenlerimin ve tüm meslekdaşlarımın 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutlarım. Her birisi birbirinden kıymetli öğrenciler yetiştirmekten de gurur duyuyorum. Nice 24 Kasımlara hep birlikte...


 
Yıl 1948 Eskişehir Odun Pazarı… 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Töreni… Genç ve idealist bir öğretmen…

Yıl 1981 ilk kez verilen bir ödül ve İstanbul’da  Kadıköy İlçesi “Yılın Öğretmeni” olarak seçilmesi… Ödülü aldığı törende hem annem, hem hayattaki öğretmenim ve yol göstericim, hem mesleğimdeki idolümü alkışlarken gözlerimden iki damla yaş aktı birinin adı gurur ve diğerinin adı mutluluk olan.  
 
 


Sevgili Anneciğim,

Hem Rotary Jüri Üyesi olarak, hem de tiyatro aşığı bir kişi olarak, tıpkı eskiden olduğu gibi, haftada en az dört oyun izlemekteyim. Genç nesil öyle bir geliyor ki kültürlü, donanımlı, hareketli, cıvıl cıvıl, yeniliğe açık… Örnek olarak aşağıdaki satırlarda yazmaya çalışacağım Gökhan Eraslan, Yeşim Koçak, Gökçe Tuncer gibi… Ve tabii ki önümüzdeki günlerde “Anket Defteri” röportaj dizime konuk olacak Mert Turak gibi… Geçen gün genç bir yazar kızıma sevgili Mert Turak hakkında benim için gelmiş geçmiş en büyük yeteneklerden birisi belki de birincisi dediğimde kendisinin şu anda bulunduğu yerin çok çok üzerinde belki de bir dünya yıldızı olması gerektiğini düşündüm. Sevgili Mert Turak ile ileride belki de bir kitap çalışması bile yapmayı çok isterdim tabii ki kendisi de uygun görürse… Burada isimlerini bahsettiğim tüm gençlerin ortak noktaları büyük yeteneklerinin yanı sıra mütevazılıkları ve öğrenmeye açık olmaları, yeniliklere açık olmaları.



Yazmakta geciktiğim bir oyunu daha kaleme almaya çalışmaktayım : Vakti Geldi

Hani bazı oyunlar vardır sahnedeki sanatçıları izlerken bu oyunda ben de olmalıydım dersiniz. “Vakti Geldi” benim için böyle bir oyun. İçimde hissettiğim, benden birisi. Bazen birisinin sıcaklığını hisseder ama dokunamazsınız, içten içe o kişiyi sever belki de aşık olur ama kendisini  kristal bir vazo gibi muhafaza etmek istediğinizden, incitmekten, yormaktan korkup kelimeler dilinizin ucuna kadar gelse de açılamazsınız ya… Belki de kendinizi anlatamayıp, gün gelir yağmurlu bir günde onun gidişini pencereden gözünüzde yaşlarla izlersiniz ya… Yağmur ve göz yaşlarınız harman olur ya… İşte öyle bir şey…



Yazarımıza gelince, Gökhan Erarslan son dönem genç kuşak tiyatro yazarları içinde en önde gelenlerden birisi belki de en öndeki kişi. Kendisi ile yazar olarak ilk tanışmam Irıs Murdoch’ın biyografisinden yola çıkarak yazdığı ‘Sonbaharı Beklerken’ isimli oyunla oldu. Oyun 2012 yılında Sadri Alışık Tiyatrosu’nda Naşit Özcan rejisiyle sahnelendi. Ne kadar hoş bir oyundu. Sevgili Çolpan İlhan ne güzel yorumlamıştı. Alnındaki ışığı hissettirmişti bizlere. Ben Çolpan İlhan’ı izlerken gözlerindeki parıltının sonsuzluğunu, oyun sonunda selam verirken herkesten farklı içtenliğini ve enerjisini çok severdim. Türk Sineması, Türk Tiyatrosu ve ailesi için verdiği özveri hiçbir zaman unutulmamalı. Vefatında her ailede sanki o ailenin bir ferdi vefat etmiş gibi hüzün olduğuna eminim. Anısına saygıyla.   



Yazarımızın diğer oyunları arasında “Süper Maria” , “Curcuna” , “Market” , “Dumanaltı Aşklar” , “Porno Club” , “Korku İmparatorluğu” , “Paşa Paşa Tiyatro yahut Ahmet Vefik Paşa”…

Oyunun konusuna gelince ;  Üç eski okul arkadaşı; bir iş adamı, bir bürokrat ve bir profesör yıllar sonra, rakip olarak karşı karşıya gelmiştir. Her üçü de yaklaşmakta olan seçimlerde belediye başkanlığına adaydır. Birbirleriyle yarışan bu adamların yaşamı aldıkları bir mektup sonucu altüst olur. Birbirlerinden habersiz buluşma yerine giden adamların yanlarına genç bir kadın gelir ve olaylar çözülmeye başlar…



Oyunun Yönetmeni Naşit Özcan… Tiyatro’da dolu dolu bir yaşam… Her ne kadar “Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye” oyununu yirmiden fazla seyretmeme rağmen bana ayrıcalık yapmayıp heykel hediye etmese de kırılmadım. Çok özel bir kişi, çok özel bir insan, her zaman başarılarını  alkışladığım ve gurur duyduğum doğuştan tiyatrocu. Komik-i Şehir Naşit Bey’in torunu ve aktör Selim Naşit’in oğlu olan Naşit Özcan sahneye ilk kez 1971 yılında “Gönül Ülkü- Gazanfer Özcan Tiyatrosun”nda sahnelenen “Ben Çalmadım” adlı çocuk oyunu ile adım attı. “Akbank Çocuk Tiyatrosu” nda oynadı, “Ali Poyrazoğlu Tiyatro Atölyesi”nde eğitim gördü. 1980-83 yılları arasında, “Nejat Uygur Tiyatrosu”nda, üç yıl boyunca “Şan Müzikhol”ünde, “Ali Poyrazoğlu”, “ Abdullah Şahin-Nokta” gibi özel tiyatrolarda çeşitli oyunlarda görev aldı. 1988 yılında Şehir Tiyatroları ailesine katıldı.
Oynadığı ve Yönettiği Oyunlar : Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye (oyunculuk), Titanik Orkestrası (oyunculuk), Ay Uyuyor muydun Afedersin (oyunculuk), Uçurtmanın Kuyruğu (oyunculuk), Kadın ile Memur (oyunculuk), Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (oyunculuk), Moliere ya da Kara Komplo (oyunculuk), Kafes Arkasında (oyunculuk), Ağrı Dağı Efsanesi (oyunculuk), İkinci Nöbetçinin Sıkıntıları (oyunculuk), Resimli Osmanlı Tarihi (oyunculuk), Barışa Şans Verin (oyunculuk), Barış Kervanı (oyunculuk), Fareli Köyün Kavalcısı (oyunculuk), Deli Eder İnsanı Bu Dünya (oyunculuk), Oidipus (oyunculuk), Yıldızcı Kral ve Soytarısı (oyunculuk), Gölgenin Canı (oyunculuk), Kafkas Tebeşir Dairesi (oyunculuk), Vakti Geldi (yönetmenlik), Sonbaharı Beklerken (yönetmenlik), Sevgili Doktor (yönetmenlik),Olur Böyle Şeyler (yönetmenlik), İsli Sisli Pis Puslu (yönetmenlik), İkinci Ses (yönetmenlik), Ne Hepsi Ne Hiçbiri (yönetmenlik), Çengi (yönetmenlik)
Aldığı Ödüller : 2002-2003 Lions Selim Naşit Tiyatro Ödülleri’nde “En iyi Erkek Oyuncu” ödülü, 2002-2003 İsmet Küntay “En iyi Erkek Oyuncu”ödülü, 2010 Sadri Alışık En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, 2010 İsmail Dümbüllü En İyi Tiyatro Sanatçısı ödülü.
Ödül Adaylıkları : 2000 yılı Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde en iyi komedi oyuncusu adayı

Hayatımda çiçekler arasında laleler benim en sevdiğim güzelliklerdir. Yeşim Koçak’da benim Türk Tiyatrosu’nda geleceğimizin simgelerinden bir lale olarak örnek verebileceğim bir kişi. 1999 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. 2011 yılında aynı okulda yüksek lisansını tamamladı.Kenter Tiyatrosu’nda; Martı, Nükte, Çözüm, Aşk Çemberi, İnishmore’lu Yüzbaşı, İki Hayat Sonra, Gece Mevsimi, Anna Karenina oyunlarında, İBB Şehir Tiyatroları’nda; Onlar Ermiş Muradına, Marat-Sade adlı oyunlarda görev aldı. Akademi Kenter’de sahne hocalığı yaptı. Aydın Üniversitesi’nde ders verdi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Mefisto, Mutfak Söyleşileri; İkinci Kat’ta, Bulanık isimli oyunlarda oynadı. Rosenbergler Ölmemeli İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları,  Matmazel Julie – Tiyatro Boyalı Kuş, Cam-Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu, Melek-Tiyatro Boyalı Kuş son yıllarda zirveye çıktığı oyunlardır. Şu anda “Çürük Temel” oyunuyla da büyük başarılarına yeni bir halka eklemiştir. Aldığı Ödüllerden bazıları : ”Çözüm”deki rolüyle 21. Yüzyıl Eğitim-Kültür Vakfı Vasfi Rıza Zobu Ödülü, 2002 Afife Tiyatro Ödülleri Yeni Kuşak Başarılı Kadın Oyuncu Ödülü, 2002 Magazin Gazetecileri Derneği ve Avni Dilligil Umut Veren Kadın Oyuncu Ödülü 2002, Ekin Yazın Dostları “Küçük Salon Kadın Oyuncu” Melek Kobra 2014.

Yeşim Koçak ile ilgili olarak bu sene yazdığım “Çürük Temel” ile ilgili yazıda bakın neler aktarmışım : “Hani bazı oyuncular vardır, oyunun rol dağılımını incelediğinizde yüzünüzde bir rahatlık, bir inanış, bir sıcaklık, bir gülümseme beliriyorsa o oyuncu bir şekilde ailenizden birisi gibidir. İşte Yeşim Koçak benim için bu tarz bir oyuncu. En son oynadığı “Vakti Geldi” oyununda müthiş bir oyunculuk örneği vermişti. Yolu açık olsun. Çok büyük başarılar onu bekliyor.”


 
 Bu oyunda da muazzam performansı, içtenliği, seyirci ile sıcak kontağı ile her şekilde tiyatromuzun en yetenekli sanatçılarından birisi olduğunu ispatlamakta. Milimetrik geçişler o kadar hoş verilmiş ki anlatmakla bitmez. Yeşim Koçak’ı izlerken çölde bir vaha bulmuş gibi izliyorum. İyi ki varsınız sayın Yeşim Koçak. Yolunuz açık olsun.

Bu sene benim tiyatro izleyicisi olarak elli birinci yılım. Bu yıllar zarfında dört oyuncuyu kendime idol olarak gördüm. Tüm oyunlarını defalarca ama defalarca izledim. Bu kişiler Yalçın Boratap, Mehmet Gürhan, Erhan Yazıcıoğlu ve Orhan Hızlı. Bu dört oyuncu ile de tanışmak ve dost olmak olanaklarım da var olmasına rağmen hep ama hep kaçtım çok rahat bir insan olarak da görünsem de bazen su yüzüne çıkan mahcubiyetim ve çekingenliğim yüzünden. Sadece bir tanesi ile (Sayın Yalçın Boratap) telefonlaşıyoruz ve mesajlaşıyoruz. Dönelim konumuza, bu oyunda Orhan Hızlı’yı izlemek sanki yıllanmış bir şarabı içmeye benziyordu. Daha önce aşırı vakitsizlik nedeniyle “Çığ” oyununa yazamadığım yazı için mahcubiyetim sonsuz olsa da işte bu yazı ile idolümü anlatmaya çalışıyorum. Rolün getirdiği tüm olanakları büyük yeteneğinin vermiş olduğu rahatlıkla kullanmakta. Keşke daha farklı oyunlarda da kendisini daha sık olarak sahnede izleyebilsek. Kim bilir belki “Rita” oyununda şahane bir kompozisyon çizebilir, kim bilir belki “İçimdeki Leke” oyunuyla tüm ödüllere koşabilir, kim bilir belki “İki Çıplak Adam” oyunuyla ki bu oyun Türkiye’m için bence biraz erken neler yapabilir… Sevgili Orhan Hızlı, sahneye yakışıyorsunuz her zamanki gibi, sahne ve seyircileriniz (başta ben) sizsiz, siz onlarsız olamazsınız. İyi ki varsınız…


 
Diğer bir ustaya gelince, Sayın Selçuk Soğukçay 1984 yılından beri sizin başarılarınızı gururla takip etmekteyim. Bu oyunda çizdiğiniz karakter ile muhteşem bir etki bırakıyorsunuz. Rolün de getirdiği olanaklarla performans her seyrettiğimde zirveye çıkmakta. Oyunun ilk gecesi kar kıyamet Tarabya’dan oyuna gelememiştim. İkinci gece izlemiştim. Daha sonra defalarca izledim.(yanılmıyorsam yedi kez) Çizdiğiniz karakterde her seferinde bir farklı yönü bana hissettirdiniz. Sayın Ustam; dingin, sade, mütevazı, sevgi dolu tiyatro yaklaşımınız karşısında bir tiyatro neferi önünde saygı ile eğilmem gerekiyor. Belki de sizden kaynaklanmayan ufak bir ayrıntı karşısında, belki de benim entelektüel bazda şımarıklığımı bile hoşgörü ile karşıladınız. Daha uzun yıllar hep beraber “Yaşasın Tiyatro” demek umuduyla…          

Ali Karagöz’e gelince… 1990 yılından beri hem oyuncu hem de yönetmen olarak izlediğim, başarılarını devamlı alkışladığım, her zaman kibar, beyefendi, ağır başlı… Rolün verdiği avantajları da kullanarak elinden geleni yapmış. İyi ki varsınız…

Hatice Yurtduru dramaturji’de muazzam bir iş çıkarmış. Sahne tasarımı konusunda Gamze Kuş tam anlamıyla döktürmüş. Nasıl kıskandım bilemezsiniz. Bu yazıyı okuyanlar da “Ne kadar kıskanç bir adam bu…”  diyecekler … Alakası yok ama çok  hoştu ne diyebilirim…Ömer Göktay’ın müzikleri sıcak sımsıcak, insanı bir anda kendi içine çekiveriyor… Işık tasarımda Özcan Çelik o güzel dekordan nasıl da yararlanmış… Ayşen Aktengiz Bayraşlı’nın kostüm tasarımı nasıl doğal anlatamam… Efekt’te Metin Taşkıran konu ile gerçekten son noktasına kadar uğraşmış… Hepsinin pırıl pırıl alınlarından öpülmesi lazım. Kutlarım.

Bu arada bir sözlük anlamı vermem gerekiyor oyunda geçtiği için : Déjà vu, (Fransızca telaffuz: [deʒa vy] deja vü], Fransızca; déjà (daha önceden) ve voir (görmek), daha önceden görülmüş) yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusudur. Anı daha önceden yaşamışlık hâlidir.     
Kısacası “Vakti Geldi” kaçırılamaz. Biletlerinizi aldınız mı ? Ben aldım. Tiyatroda görüşmek üzere…


 
02 Kasım 2014 Pazar günü TiyARTro tarafından düzenlenen söyleşide Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Michel Vaïs'i izledim. Konu “Tiyatro Eleştirisinde Meslek Etiği” idi. Çok güzel bir paylaşımdı. Sayın Dr. Michel Vaïs konu sırasında özellikle  eleştiride “Vierge – buradaki anlamı temizlik saflık tarafsızlık” tanımını getirdi. Emre Erdem’in organizasyonu olan söyleşi çok güzeldi. Zaten Emre Erdem’in Türk Tiyatrosu’na katkıları özellikle de uluslar arası temsili zaten çok önemli.    Bu söyleşide benim için çok önemli olan bir nokta daha vardı. Sevgili Gökçe Tuncer… Ustam Tolga Aşkıner’in yeğeni olan benim de kızım gibi gördüğüm Gökçe Tuncer  çevirmenliği yaptı. Saint Benoit Lisesi ve Sorbonne mezunu olan Gökçe Tuncer ile onur duydum ve ne mutlu bana ki bu işten alnının akıyla çıkmayı başardı. Sevgili Gökçe Tuncer dayısından bana emanet, yolu açık olsun umarım Türk Tiyatro Tarihi’nde ileride adı altın harflerle yazılır.

 
 

“Sevgi-Saygı-Hoşgörü”

“C’est La Vie !” yani “Hayat Bu !”

 24 11 14 Can Murat Yaşar Şengel


canmuratyasarsengel.blogspot.com.tr

 

12 Kasım 2014 Çarşamba

AVNİ DİLLİGİL ÖDÜLLERİ 1998 – NEDİM SABAN TİYATRO KARE – YAZISI GECİKMİŞ OYUNLARDAN BİRİ “MÜZİKSİZ EVİN KONUKLARI”– TİYATRO’DA BİR DİVA SERPİL TAMUR - SEDEF ECER – “TAKSİM BEBEK ROTARY KULÜBÜ SEVGİ-SAYGI-HOŞGÖRÜ TİYATRO ŞENLİĞİ”-


AVNİ DİLLİGİL ÖDÜLLERİ 1998 – NEDİM SABAN TİYATROKARE – YAZISI GECİKMİŞ OYUNLARDAN BİRİ “MÜZİKSİZ EVİN KONUKLARI”– TİYATRO’DA BİR DİVA SERPİL TAMUR - SEDEF ECER – “TAKSİM BEBEK ROTARY KULÜBÜ SEVGİ-SAYGI-HOŞGÖRÜ TİYATRO ŞENLİĞİ”-

16 Mayıs 1998, o zamanlar düzenlemiş olduğum “118-Y Lions Yönetim Çevresi Liseler Arası Sevgi-Saygı-Hoşgörü Tiyatro Şenliği” kapsamında İstek Vakfı Bağlarbaşı  Belde Lisesi’nin hazırlamış olduğu oyuna girmek üzereyiz jüri üyesi arkadaşlarımla. O dönemde, Feyziye Mektepleri Vakfı Özel Ayazağa Işık Lisesi’nde çalışmaktayım. Öğretmenliğe ilk başladığım okul ise İstek Vakfı Bağlarbaşı Belde Lisesi. Cep telefonum çaldı. Karşımda telefonun öbür ucunda tiyatronun duayenlerinden birisi bana bir müjde verdi. Bir Ödül kazanmıştım. Tiyatro hayatımın ilk ödülü, Türk Tiyatrosu’na katkılarımdan ötürü  “Avni Dilligil Jüri Özendirme Ödülü 1998”. Tiyatro Caniko’nun ilk kez perde açtığı 20 Nisan 1993 tarihinden tam beş yıl geçmiş… Hemen rahmetli anneciğimi aradım, müjdeyi duyduğunda sesindeki titremeden gözlerinin yaşardığına eminim. Çok mutlu olmuştu… İlk ödülümün haberinin öğretmenliğe ilk başladığım okulda gelmesi nasıl bir ironidir… Kasım 1998, Akatlar Kültür Merkezi, Ödül Töreni… Lale Ablam, Başak Kızım, sevgili kuzenim Hansın ve birkaç dostum daha beni ödül töreninde yalnız bırakmadılar.  Çok sevgili anneciğimi   01 Temmuz 1998 tarihinde kaybetttiğim için kendisi ödülü alışımı göremedi… Bana ödülü veren kişiye gelince kimdi biliyor musunuz ? Sevgili Nedim Saban…
 

1992 yılında kurduğu Tiyatrokare ile asla sanata bakış açısından ödün vermeyen sevgili Nedim Saban… Tiyatrokare repertuarında ne oyunlar izledik saymakla bitmez. Günümüz Dünya tiyatrosunun örnek yapıtları  Türkiye’de Tiyatrokare tarafından seyircilerimiz ile buluşmuşlardır…

18 11 1992 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Tiyatrokare’nin ilk Basın Toplantısı’nda bakın Nedim Saban neler söylemiş: “Gişe adına düzey düşürmemeyi, çağına tanıklık etmeyi, dramdan trajediye, vodvilden komediye, happeningden performansa, klasikten moderne değin Dünya tiyatrosunun en önemli yapıtlarını Türk tiyatrosunun en önemli profesyonelleriyle gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.”

Yazı aynen şu şekilde devam etmekte : “Topluluğun ilk oyunu Neil Simon’un, Pulitzer başta olmak üzere 14 ödül toplayan “Müziksiz Evin Konukları”. Şu sıralara filme alınmakta olan bu yapıtın Türkiye gösterim hakları Neil Simon’ın özel isteğiyle “Tiyatrokare” ye verildi. “Büyük oyuncular sahnede olmalı” diye düşünen genç yönetmen Nedim Saban yıllardır hayranlık duyduğu, Türk tiyatrosunun unutulmaz oyuncularından Macide Tanır’ı sahneye dönmeye ikna etti.   Geçtiğimiz aylarda, dünyada yalnızca üç kadına verilen “Adelaide Ristori” ödülüne layık görülen, ancak kendi ülkesinde sahneye çıkamayan Macide Tanır, on yıl aradan sonra yine izleyicisiyle buluşacak. Fransa’da tiyatro eğitimi gören genç oyuncu Sedef Ecer’de, Tanır’la başrol oynamaya hazırlanıyor. oyunun kadrosunda ayrıca Ziya Kürküt, İstanbul Devlet Konservatuvarı öğrencileri Emre Altuğ, Emine Umar ve 16 yaşındaki genç seslendirme sanatçısı Murat Presçiler de görev alıyor.  Nedim Saban’ın yöneteceği, Talat Halman’ın dilimize çevirdiği, Duygu Sağıroğlu’nun sahne tasarımını, Sevim Çavdar’ın kostümlerini gerçekleştireceği “Müziksiz Evin Konukları” 7 Ocak 1993 tarihinden itibaren Nişantaşı’nda bir salonda sunulacak.”


 

 

Bu röportajdan sonra oyunun kadrosunda Macide Tanır, Sedef Ecer, Kahraman Acehan, Vehbi Aslan, Hayrettin Aslan, Murat Presçiler, Emine Umar yer aldılar.


Türk tiyatrosunda en önem verdiğim kişilerden birisi olan Nedim Saban’la yollarımız belli noktalarda kesişti. Tiyatrolarımız aynı sene “Perde !” dediler. Ben sahibi bulunduğum “Tiyatro Caniko” ile dişimle tırnağımla kazıyarak Türkiye’nin en uzun soluklu amatör tiyatrosu olarak bu güne kadar geldim. Sevgili Nedim Saban’da onurlu savaşıyla özel tiyatrolar içinde “Tiyatrokare” yi zirveye çıkardı. Bu noktada anlatmaya çalıştığım yukarıdaki satırlarımda yazdığım, ilk basın toplantısında Nedim Saban’ın yapacağını söylediği her şeyi yapmış olması. Sözünde duran, tüm yenilikleri seyircilerine sunmaya çalışan sevgili Nedim Saban, iyi ki varsınız… Her zaman çalışmalarınızı gururla izleyecek bir ağabeyinizin olduğunu sakın unutmayın. Yolunuz her zaman açık olsun…      

Bu arada Sevgili Nedim Saban ödüllerine yeni bir ödül ekliyor: “Taksim-Bebek Rotary Kulübü Meslek Hizmet Ödülü 2014”. Başarılarının devamı dileğiyle.

Yazılarımı okuyan sevgili okuyucularım bilirler bir oyunu en az iki-üç kez seyretmeden ilgili yazıyı yazmam. Geçen sene gala gecesinde izlediğim “Müziksiz Evin Konukları” oyununun yeni versionunu bu hafta bir kez daha izlemek istedim. Geçen sezon çok az yazabildiğim için, bu sezon geçen sezon oynanmaya başlanmış bu sezon da devam eden oyunları da yazacağım. Gecikme için tüm sanatçı dostlardan özür dilerim. Bu sezon kendi içimde yepyeni bir Can buldum ve aralıksız yazıyorum. Ne mutlu bana...
 
 Ünlü Amerikalı oyun yazarı Neil Simon'un başyapıtı sayılan  oyun, kendisini sevgiye kapatmış bir yaşlı kadın ve onun çocuk ruhlu kızının hayatına giren iki çocuğun öyküsünü anlatıyor. Nedim Saban'ın yeniden çevirerek dilimize kazandırdığı ve yönettiği "Müziksiz Evin Konukları" , bir sevgi direnişi olarak nitelendirilebilir. Yıllar önce devlet sanatçısı Macide Tanır'ın tiyatroya dönmesini sağlayan bu duygusal komedi, bu yıl kaybettiğimiz Tanır anısına sergileniyor. Oyunun yeni babaannesi ise bu yıl tiyatroda 50. Yılını kutlayan Serpil Tamur , Şehir Tiyatroları oyuncusu Özge Özder ise diğer başrolde oynuyor. Diğer rollerde Abdül Süsler, Asuman Çakır, Emrah Düzkaya, Selim Tezin, Abdullah Semercioğlu'nun oynadığı oyunun dekorları Barış Dinçel, kostüm tasarımı Serpil Tezcan, ışık tasarımı Mustafa Türkoğlu, müzikleri Barış Manisa, fotoğrafları Emrah Nihat Erel'e ait.


Bir oyunu ilk hangi sanatçılardan izlemişseniz diğer versionlarını izlerken hep ilk izlediğiniz kadroyla mukayese edersiniz kendi bilinç altınızda. Tiyatrokare geçen sezon repertuarı ilk açıkladığında (kadro sonra açıklandı) “Acaba ?” dedim kendi kendime. Sonuçta distribüsyon açıklandığında öyle bir isim vardı ki başrolde; 50. Sanat Yılı’nı kutlayan Serpil Tamur… Tek kelimeyle muhteşemdi yorumuyla. Sevgili Usta Serpil Tamur denince gözlerim daldı ve anılara gittim. Hangi oyunlara can vermişti o duru güzelliği ve eşsiz Türkçe’siyle… “Kadife Çiçekleri”, “Akümülatörlü Radyo”, “Beyaz At”, “Mikado’nun Çöpleri”, “Gül Satardı Melek Hanım”, “Dört Kız Kardeş”, “Bebek Uykusu”, ve tabii ki “Damdaki Kemancı”, “Ballar Balını Buldum”, “Ahmetlerim”, “Yedi Kadın”, “Cadı Kazanı”, “Kuvayi Milliye Destanı”, “Kanlı Düğün”, “Annemin Cesareti” sadece İstanbul Devlet Tiyatrosunda benim izlediklerim… Hep zirvede, hep vakur, ama hep mütevazı…Hocaların hocası, sadece oyuncu olarak değil yönetmen olarak da yorumladıkları unutulamaz “Hüzzam”, “Sekiz Kadın”, “Kaktüs Çiçeği”, “İki Çarpı İki”, “Kadın Sığınağı”, her birisi birbirinden ileride olan yorumlar. En kıskandığım ise “Kaktüs Çiçeği” bir gün kendi tiyatromda oynanmasını çok arzuladığım bu oyunu Serpil Tamur’un yönettiğinden daha iyisi olamaz diye sanırım repertuar listemden çıkarmak zorunda kaldım. Sevgili Serpil Tamur, iyi ki sizi tanımışım, iyi ki varsınız… Geçen sezon “2014- Taksim Bebek Rotary Kulübü Onur Ödülü” de Serpil Tamur’a verildi tıpkı “Lions 118 T Meslekte 50. Yıl Onur Ödülü” gibi. Nice sezonlara sevgili Serpil Tamur…

Gelelim Özge Özder’e … Tek kelimeyle harikulade. Daha önce bu rolü oynayan Sedef Ecer ile mukayese edildiğinde iki farklı sanatçı ve iki farklı yorum. Her ne kadar İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan çok başarılı ve yetenekli bulduğum Özge Özder var olsa da aynı rolü bir önceki versiyonda Sedef Ecer oynamıştı. Oyunu izlemeden bir Sedef Ecer hayranı ve fanatiği olan ben belki de ön yargılı gittim oyuna. Dediğim gibi Türkiye’nin bir kültür büyükelçisi olarak gördüğüm Sedef Ecer benim için çok önemli, Francophone oluşuyla, Fransa’da büyük başarılara imza atmasıyla, yalnız oyuncu olarak değil yönetmen ve yazar olarak “Actrice Complete” tam bir sanatçı olmasıyla. Gala gecesine Sedef Ecer’in gelmesi ve Nedim Saban’ın kendisini sahneye davet etmesi nasıl bir güzellikti anlatamam. Sevgili Sedef Ecer’in o mütevazılığı beni gene eskilere götürdü… Kim bilir ? Belki “Hayvanat Bahçesi” oyununa belki de sevgili Korhan Abay ile beraber oynadıkları “Plastik Sevgilim” oyununa… Özge Özder bu oyundaki rolüyle ödül koleksiyonu yaptı ve ne kadar ödül varsa ya aldı ya da aday oldu. Başarıları daim, yolu ise açık olsun.


Abdül Süsler, Asuman Çakır ve Emrah Düzkaya rollerinin haklarını en güzel biçimde vermekteler. Abdül Süsler’in rolünün iniş ve çıkışlarındaki dengesi, dinginliği şahaneydi. Asuman Çakır rolünü kapmış götürüyor zaten. Emrah Düzkaya’nın sahne sempatisi, sahne sıcaklığı harikuladeydi.

Gala gecesi koltuğumda otururken oyun başlar başlamaz bir anda irkildim. “Aaaa, bu bizim Selim !” diyerek. 2012-2013 Eğitim ve Öğretim Yılında ilk kez  gerçekleşen “Taksim Bebek Rotary ve Taksim Rotaract Kulübü I. Sevgi-Saygı-Hoşgörü Liseler Arası Tiyatro Şenliği” kapsamında İMKB Kıraç Endüstri ve Teknik Meslek Lisesi tarafından sahnelenen “Yastık Adam” oyunuyla “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü” kazanmıştı. O kadar gurur duydum ki Selim Tezin ile Tiyatrokare sahnesinde onu izlerken… O kadar gurur duydum ki kendim ile organizasyonun başında bulunduğum bu şenlikle Türk tiyatrosuna yeni yıldızlar kazandırmaya aracı olduğum için…Sevgili Selim, yolun pırıltılı ve açık olsun… Aynı şekilde tüm övgülerim Abdullah Semercioğlu için de geçerli. Tek kelimeyle Selim Tezin ile birlikte muhteşemdiler. Her ikisi de sahneye yakışmalarının yanı sıra sahne ışıkları, mütevazılıkları, seyirciye verdikleri enerjileri ile çok çok özeller. Alkışları, ödülleri, başarıları bol olsun ama unutmasınlar ki daha yolun çok başındalar. Devamlı okuyacaklar, kendilerini geliştirecekler, çalışacaklar, çalışacaklar…Yolları açık ve berrak olsun.
 

Yazmadan geçemeyeceğim iki kişi daha var:  Barış Dinçel ve Serpil Tezcan. Dekor tek kelimeyle muhteşem. Barış Dinçel gene döktürmüş yeteneğiyle. Dekora hayran oldum belki de hasta oldum diyelim kim bilir …Serpil Tezcan kostüm dehası olduğunu bir kez daha kanıtladı. Dönemin kostümlerini en güzel bir biçimde yansıtmış. Mustafa Türkoğlu’nun çalışması da harika. O güzelim dekoru ve kostümlerin hakkını vermiş. Kutlarım.    
 

Teşekkürler Sevgili Nedim Saban… Teşekkürler Sevgili Serpil Tamur… Teşekkürler Tiyatrokare… İyi ki varsınız…

 

131114

Can Murat Yaşar Şengel