SEVGİLİ ANNECİĞİM 24 KASIM 2014 ÖĞRETMENLER GÜNÜ’NÜZ
KUTLU OLSUN, GÖZÜNÜZ ARKADA KALMASIN GENÇLERİMİZ SİZLERİN İZİNDE – GECİKMİŞ BİR
YAZI : VAKTİ GELDİ – GÖKHAN ERARSLAN – NAŞİT ÖZCAN AİLEDEN YETENEK – YEŞİM
KOÇAK TÜRK TİYATROSUNDA GELECEĞİMİZİN SİMGELERİNDEN BİR LALE – ORHAN HIZLI
GEÇMİŞTEN BUGÜNE TEATRAL YAŞANTIMDAKİ HAYRAN OLDUĞUM BİR İDOL- DEJA VU ! –
GÖKÇE TUNCER
Hayat Öğretmenim ve mesleğimdeki ilk idolüm Sevgili Anneciğim Suhandan
Süheyla Şengel'in anısına saygıyla tüm öğretmenlerimin ve tüm meslekdaşlarımın
24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutlarım. Her birisi birbirinden kıymetli
öğrenciler yetiştirmekten de gurur duyuyorum. Nice 24 Kasımlara hep birlikte...
Yıl 1948 Eskişehir Odun Pazarı… 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
Töreni… Genç ve idealist bir öğretmen…
Yıl 1981 ilk kez verilen bir ödül ve İstanbul’da Kadıköy İlçesi “Yılın Öğretmeni” olarak
seçilmesi… Ödülü aldığı törende hem annem, hem hayattaki öğretmenim ve yol
göstericim, hem mesleğimdeki idolümü alkışlarken
gözlerimden iki damla yaş aktı birinin adı gurur ve diğerinin adı mutluluk
olan.
Sevgili Anneciğim,
Hem Rotary Jüri Üyesi
olarak, hem de tiyatro aşığı bir kişi olarak, tıpkı eskiden olduğu gibi,
haftada en az dört oyun izlemekteyim. Genç nesil öyle bir geliyor ki kültürlü,
donanımlı, hareketli, cıvıl cıvıl, yeniliğe açık… Örnek olarak aşağıdaki
satırlarda yazmaya çalışacağım Gökhan Eraslan, Yeşim Koçak, Gökçe Tuncer gibi…
Ve tabii ki önümüzdeki günlerde “Anket Defteri” röportaj dizime konuk olacak
Mert Turak gibi… Geçen gün genç bir yazar kızıma sevgili Mert Turak hakkında
benim için gelmiş geçmiş en büyük yeteneklerden birisi belki de birincisi
dediğimde kendisinin şu anda bulunduğu yerin çok çok üzerinde belki de bir
dünya yıldızı olması gerektiğini düşündüm. Sevgili Mert Turak ile ileride belki
de bir kitap çalışması bile yapmayı çok isterdim tabii ki kendisi de uygun
görürse… Burada isimlerini bahsettiğim tüm gençlerin ortak noktaları büyük
yeteneklerinin yanı sıra mütevazılıkları ve öğrenmeye açık olmaları,
yeniliklere açık olmaları.
Yazmakta geciktiğim bir
oyunu daha kaleme almaya çalışmaktayım : Vakti Geldi
Hani bazı oyunlar
vardır sahnedeki sanatçıları izlerken bu oyunda ben de olmalıydım dersiniz.
“Vakti Geldi” benim için böyle bir oyun. İçimde hissettiğim, benden birisi.
Bazen birisinin sıcaklığını hisseder ama dokunamazsınız, içten içe o kişiyi
sever belki de aşık olur ama kendisini
kristal bir vazo gibi muhafaza etmek istediğinizden, incitmekten,
yormaktan korkup kelimeler dilinizin ucuna kadar gelse de açılamazsınız ya…
Belki de kendinizi anlatamayıp, gün gelir yağmurlu bir günde onun gidişini
pencereden gözünüzde yaşlarla izlersiniz ya… Yağmur ve göz yaşlarınız harman
olur ya… İşte öyle bir şey…
Yazarımıza gelince, Gökhan
Erarslan son dönem genç kuşak tiyatro yazarları içinde en önde gelenlerden
birisi belki de en öndeki kişi. Kendisi ile yazar olarak ilk tanışmam Irıs Murdoch’ın biyografisinden yola çıkarak yazdığı ‘Sonbaharı Beklerken’ isimli oyunla
oldu. Oyun 2012 yılında Sadri Alışık Tiyatrosu’nda Naşit Özcan rejisiyle
sahnelendi. Ne kadar hoş bir oyundu. Sevgili Çolpan İlhan ne güzel
yorumlamıştı. Alnındaki ışığı hissettirmişti bizlere. Ben Çolpan İlhan’ı
izlerken gözlerindeki parıltının sonsuzluğunu, oyun sonunda selam verirken
herkesten farklı içtenliğini ve enerjisini çok severdim. Türk Sineması, Türk
Tiyatrosu ve ailesi için verdiği özveri hiçbir zaman unutulmamalı. Vefatında
her ailede sanki o ailenin bir ferdi vefat etmiş gibi hüzün olduğuna eminim.
Anısına saygıyla.
Yazarımızın diğer
oyunları arasında “Süper Maria” , “Curcuna” , “Market” , “Dumanaltı Aşklar” ,
“Porno Club” , “Korku İmparatorluğu” , “Paşa Paşa Tiyatro yahut Ahmet Vefik
Paşa”…
Oyunun konusuna
gelince ; Üç eski okul arkadaşı; bir iş adamı, bir bürokrat ve bir profesör yıllar
sonra, rakip olarak karşı karşıya gelmiştir. Her üçü de yaklaşmakta olan
seçimlerde belediye başkanlığına adaydır. Birbirleriyle yarışan bu adamların
yaşamı aldıkları bir mektup sonucu altüst olur. Birbirlerinden habersiz buluşma
yerine giden adamların yanlarına genç bir kadın gelir ve olaylar çözülmeye
başlar…
Oyunun
Yönetmeni Naşit Özcan… Tiyatro’da
dolu dolu bir yaşam… Her ne kadar “Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye” oyununu
yirmiden fazla seyretmeme rağmen bana ayrıcalık yapmayıp heykel hediye etmese
de kırılmadım. Çok özel bir kişi, çok özel bir insan, her zaman
başarılarını alkışladığım ve gurur
duyduğum doğuştan tiyatrocu. Komik-i Şehir Naşit Bey’in torunu ve aktör Selim
Naşit’in oğlu olan Naşit Özcan sahneye ilk kez 1971 yılında “Gönül Ülkü-
Gazanfer Özcan Tiyatrosun”nda sahnelenen “Ben Çalmadım” adlı çocuk oyunu ile
adım attı. “Akbank Çocuk Tiyatrosu” nda oynadı, “Ali Poyrazoğlu Tiyatro Atölyesi”nde
eğitim gördü. 1980-83 yılları arasında, “Nejat Uygur Tiyatrosu”nda, üç yıl
boyunca “Şan Müzikhol”ünde, “Ali Poyrazoğlu”, “ Abdullah Şahin-Nokta” gibi özel
tiyatrolarda çeşitli oyunlarda görev aldı. 1988 yılında Şehir Tiyatroları
ailesine katıldı.
Oynadığı ve Yönettiği Oyunlar : Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye (oyunculuk), Titanik Orkestrası (oyunculuk), Ay Uyuyor muydun Afedersin (oyunculuk), Uçurtmanın Kuyruğu (oyunculuk), Kadın ile Memur (oyunculuk), Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (oyunculuk), Moliere ya da Kara Komplo (oyunculuk), Kafes Arkasında (oyunculuk), Ağrı Dağı Efsanesi (oyunculuk), İkinci Nöbetçinin Sıkıntıları (oyunculuk), Resimli Osmanlı Tarihi (oyunculuk), Barışa Şans Verin (oyunculuk), Barış Kervanı (oyunculuk), Fareli Köyün Kavalcısı (oyunculuk), Deli Eder İnsanı Bu Dünya (oyunculuk), Oidipus (oyunculuk), Yıldızcı Kral ve Soytarısı (oyunculuk), Gölgenin Canı (oyunculuk), Kafkas Tebeşir Dairesi (oyunculuk), Vakti Geldi (yönetmenlik), Sonbaharı Beklerken (yönetmenlik), Sevgili Doktor (yönetmenlik),Olur Böyle Şeyler (yönetmenlik), İsli Sisli Pis Puslu (yönetmenlik), İkinci Ses (yönetmenlik), Ne Hepsi Ne Hiçbiri (yönetmenlik), Çengi (yönetmenlik)
Aldığı Ödüller : 2002-2003 Lions Selim Naşit Tiyatro Ödülleri’nde “En iyi Erkek Oyuncu” ödülü, 2002-2003 İsmet Küntay “En iyi Erkek Oyuncu”ödülü, 2010 Sadri Alışık En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, 2010 İsmail Dümbüllü En İyi Tiyatro Sanatçısı ödülü.
Ödül Adaylıkları : 2000 yılı Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde en iyi komedi oyuncusu adayı
Oynadığı ve Yönettiği Oyunlar : Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye (oyunculuk), Titanik Orkestrası (oyunculuk), Ay Uyuyor muydun Afedersin (oyunculuk), Uçurtmanın Kuyruğu (oyunculuk), Kadın ile Memur (oyunculuk), Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (oyunculuk), Moliere ya da Kara Komplo (oyunculuk), Kafes Arkasında (oyunculuk), Ağrı Dağı Efsanesi (oyunculuk), İkinci Nöbetçinin Sıkıntıları (oyunculuk), Resimli Osmanlı Tarihi (oyunculuk), Barışa Şans Verin (oyunculuk), Barış Kervanı (oyunculuk), Fareli Köyün Kavalcısı (oyunculuk), Deli Eder İnsanı Bu Dünya (oyunculuk), Oidipus (oyunculuk), Yıldızcı Kral ve Soytarısı (oyunculuk), Gölgenin Canı (oyunculuk), Kafkas Tebeşir Dairesi (oyunculuk), Vakti Geldi (yönetmenlik), Sonbaharı Beklerken (yönetmenlik), Sevgili Doktor (yönetmenlik),Olur Böyle Şeyler (yönetmenlik), İsli Sisli Pis Puslu (yönetmenlik), İkinci Ses (yönetmenlik), Ne Hepsi Ne Hiçbiri (yönetmenlik), Çengi (yönetmenlik)
Aldığı Ödüller : 2002-2003 Lions Selim Naşit Tiyatro Ödülleri’nde “En iyi Erkek Oyuncu” ödülü, 2002-2003 İsmet Küntay “En iyi Erkek Oyuncu”ödülü, 2010 Sadri Alışık En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, 2010 İsmail Dümbüllü En İyi Tiyatro Sanatçısı ödülü.
Ödül Adaylıkları : 2000 yılı Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde en iyi komedi oyuncusu adayı
Hayatımda çiçekler arasında laleler benim en sevdiğim güzelliklerdir. Yeşim
Koçak’da benim Türk Tiyatrosu’nda geleceğimizin simgelerinden bir lale olarak
örnek verebileceğim bir kişi. 1999 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet
Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. 2011 yılında aynı okulda yüksek
lisansını tamamladı.Kenter Tiyatrosu’nda; Martı, Nükte, Çözüm, Aşk Çemberi,
İnishmore’lu Yüzbaşı, İki Hayat Sonra, Gece Mevsimi, Anna Karenina oyunlarında,
İBB Şehir Tiyatroları’nda; Onlar Ermiş Muradına, Marat-Sade adlı oyunlarda
görev aldı. Akademi Kenter’de sahne hocalığı yaptı. Aydın Üniversitesi’nde ders
verdi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Mefisto, Mutfak
Söyleşileri; İkinci Kat’ta, Bulanık isimli oyunlarda oynadı. Rosenbergler
Ölmemeli İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Matmazel Julie – Tiyatro Boyalı Kuş, Cam-Aysa
Prodüksiyon Tiyatrosu, Melek-Tiyatro Boyalı Kuş son yıllarda zirveye çıktığı
oyunlardır. Şu anda “Çürük Temel” oyunuyla da büyük başarılarına yeni bir halka
eklemiştir. Aldığı Ödüllerden bazıları
: ”Çözüm”deki rolüyle 21. Yüzyıl Eğitim-Kültür Vakfı Vasfi Rıza Zobu
Ödülü, 2002 Afife Tiyatro Ödülleri Yeni Kuşak Başarılı Kadın Oyuncu Ödülü, 2002
Magazin Gazetecileri Derneği ve Avni Dilligil Umut Veren Kadın Oyuncu Ödülü
2002, Ekin Yazın Dostları “Küçük Salon Kadın Oyuncu” Melek Kobra 2014.
Yeşim Koçak ile ilgili olarak bu sene
yazdığım “Çürük Temel” ile ilgili yazıda bakın neler aktarmışım : “Hani bazı
oyuncular vardır, oyunun rol dağılımını incelediğinizde yüzünüzde bir rahatlık,
bir inanış, bir sıcaklık, bir gülümseme beliriyorsa o oyuncu bir şekilde
ailenizden birisi gibidir. İşte Yeşim Koçak benim için bu tarz bir oyuncu. En
son oynadığı “Vakti Geldi” oyununda müthiş bir oyunculuk örneği vermişti. Yolu
açık olsun. Çok büyük başarılar onu bekliyor.”
Bu
oyunda da muazzam performansı, içtenliği, seyirci ile sıcak kontağı ile her
şekilde tiyatromuzun en yetenekli sanatçılarından birisi olduğunu ispatlamakta.
Milimetrik geçişler o kadar hoş verilmiş ki anlatmakla bitmez. Yeşim Koçak’ı
izlerken çölde bir vaha bulmuş gibi izliyorum. İyi ki varsınız sayın Yeşim
Koçak. Yolunuz açık olsun.
Bu sene benim tiyatro izleyicisi olarak
elli birinci yılım. Bu yıllar zarfında dört oyuncuyu kendime idol olarak
gördüm. Tüm oyunlarını defalarca ama defalarca izledim. Bu kişiler Yalçın Boratap,
Mehmet Gürhan, Erhan Yazıcıoğlu ve Orhan Hızlı. Bu dört oyuncu ile de tanışmak
ve dost olmak olanaklarım da var olmasına rağmen hep ama hep kaçtım çok rahat
bir insan olarak da görünsem de bazen su yüzüne çıkan mahcubiyetim ve
çekingenliğim yüzünden. Sadece bir tanesi ile (Sayın Yalçın Boratap) telefonlaşıyoruz
ve mesajlaşıyoruz. Dönelim konumuza, bu oyunda Orhan Hızlı’yı izlemek sanki
yıllanmış bir şarabı içmeye benziyordu. Daha önce aşırı vakitsizlik nedeniyle
“Çığ” oyununa yazamadığım yazı için mahcubiyetim sonsuz olsa da işte bu yazı
ile idolümü anlatmaya çalışıyorum. Rolün getirdiği tüm olanakları büyük
yeteneğinin vermiş olduğu rahatlıkla kullanmakta. Keşke daha farklı oyunlarda
da kendisini daha sık olarak sahnede izleyebilsek. Kim bilir belki “Rita”
oyununda şahane bir kompozisyon çizebilir, kim bilir belki “İçimdeki Leke”
oyunuyla tüm ödüllere koşabilir, kim bilir belki “İki Çıplak Adam” oyunuyla ki
bu oyun Türkiye’m için bence biraz erken neler yapabilir… Sevgili Orhan Hızlı,
sahneye yakışıyorsunuz her zamanki gibi, sahne ve seyircileriniz (başta ben)
sizsiz, siz onlarsız olamazsınız. İyi ki varsınız…
Diğer bir ustaya gelince, Sayın Selçuk
Soğukçay 1984 yılından beri sizin başarılarınızı gururla takip etmekteyim. Bu
oyunda çizdiğiniz karakter ile muhteşem bir etki bırakıyorsunuz. Rolün de
getirdiği olanaklarla performans her seyrettiğimde zirveye çıkmakta. Oyunun ilk
gecesi kar kıyamet Tarabya’dan oyuna gelememiştim. İkinci gece izlemiştim. Daha
sonra defalarca izledim.(yanılmıyorsam yedi kez) Çizdiğiniz karakterde her
seferinde bir farklı yönü bana hissettirdiniz. Sayın Ustam; dingin, sade,
mütevazı, sevgi dolu tiyatro yaklaşımınız karşısında bir tiyatro neferi önünde
saygı ile eğilmem gerekiyor. Belki de sizden kaynaklanmayan ufak bir ayrıntı karşısında,
belki de benim entelektüel bazda şımarıklığımı bile hoşgörü ile karşıladınız. Daha
uzun yıllar hep beraber “Yaşasın Tiyatro” demek umuduyla…
Ali Karagöz’e gelince… 1990 yılından beri
hem oyuncu hem de yönetmen olarak izlediğim, başarılarını devamlı alkışladığım,
her zaman kibar, beyefendi, ağır başlı… Rolün verdiği avantajları da kullanarak
elinden geleni yapmış. İyi ki varsınız…
Hatice Yurtduru dramaturji’de muazzam bir
iş çıkarmış. Sahne tasarımı konusunda Gamze Kuş tam anlamıyla döktürmüş. Nasıl
kıskandım bilemezsiniz. Bu yazıyı okuyanlar da “Ne kadar kıskanç bir adam bu…” diyecekler … Alakası yok ama çok hoştu ne diyebilirim…Ömer Göktay’ın müzikleri
sıcak sımsıcak, insanı bir anda kendi içine çekiveriyor… Işık tasarımda Özcan
Çelik o güzel dekordan nasıl da yararlanmış… Ayşen Aktengiz Bayraşlı’nın kostüm
tasarımı nasıl doğal anlatamam… Efekt’te Metin Taşkıran konu ile gerçekten son
noktasına kadar uğraşmış… Hepsinin pırıl pırıl alınlarından öpülmesi lazım.
Kutlarım.
Bu arada bir sözlük anlamı vermem
gerekiyor oyunda geçtiği için : Déjà vu, (Fransızca
telaffuz: [deʒa vy] deja
vü], Fransızca;
déjà (daha önceden) ve voir (görmek), daha
önceden görülmüş) yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen
bir yeri daha önceden görmüş olma duygusudur. Anı daha önceden yaşamışlık
hâlidir.
Kısacası “Vakti Geldi” kaçırılamaz.
Biletlerinizi aldınız mı ? Ben aldım. Tiyatroda görüşmek üzere…
02 Kasım 2014 Pazar günü
TiyARTro tarafından düzenlenen söyleşide Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri
Birliği Genel Sekreteri Dr. Michel Vaïs'i izledim. Konu “Tiyatro Eleştirisinde
Meslek Etiği” idi. Çok güzel bir paylaşımdı. Sayın Dr. Michel Vaïs konu
sırasında özellikle eleştiride “Vierge –
buradaki anlamı temizlik saflık tarafsızlık” tanımını getirdi. Emre Erdem’in
organizasyonu olan söyleşi çok güzeldi. Zaten Emre Erdem’in Türk Tiyatrosu’na
katkıları özellikle de uluslar arası temsili zaten çok önemli. Bu söyleşide benim için çok önemli olan bir
nokta daha vardı. Sevgili Gökçe Tuncer… Ustam Tolga Aşkıner’in yeğeni olan benim
de kızım gibi gördüğüm Gökçe Tuncer çevirmenliği
yaptı. Saint Benoit Lisesi ve Sorbonne mezunu olan Gökçe Tuncer ile onur duydum
ve ne mutlu bana ki bu işten alnının akıyla çıkmayı başardı. Sevgili Gökçe
Tuncer dayısından bana emanet, yolu açık olsun umarım Türk Tiyatro Tarihi’nde
ileride adı altın harflerle yazılır.
“Sevgi-Saygı-Hoşgörü”
“C’est La Vie !” yani “Hayat Bu !”
24
11 14 Can Murat Yaşar Şengel
canmuratyasarsengel.blogspot.com.tr